Hindistan'da filleri evcilleştirmek için ilginç bir yöntem kullanılırmış.
Orman zeminine, filin içine düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılır ve üzeri dallarla örtülür.
Yavru fil gelip dallara bastığında çukurun içine düşer.
Fil, çukurdan çıkmaya çalışır ama nafile. Gücü tükenir, umudu kırılır, hayatından endişe duyar, mucizevi bir kurtuluş ya da ölüm arasında kalır.
Fil avcıları yüzlerini de gizleyen tamamen siyah kıyafetler içinde, ellerinde değneklerle gelip fili acımasızca döver, kan içinde bırakırlar.
Hayvan, aldığı darbelerin ve yaraların verdiği ızdıraptan ve çukura düşmesinin neden olduğu dehşetten dolayı, hayatında hiç yaşamadığı bir kriz ve ruhsal bozulma yaşar, birkaç saat içinde...
Sonra aynı avcılar, ağaçların arkasına saklanır ve üzerlerindeki siyah kıyafetleri tamamen atıp, tepeden tırnağa beyaz kıyafetlerle ve ellerinde her türlü yiyecek ve meyve sepetleriyle geri dönerler.
File nazikçe yaklaşır, onu doyurur, yaralarını sarar, sevip okşar, tatlı sözler söyler ve onu düştüğü çukurdan kurtarırlar. Fil bu, beyaz kıyafetli kahramanların kendisine gösterdiği karşılıksız sevgi ve ilgiye o kadar müteşekkir kalır ki o andan itibaren ömür boyu onların sadık uşağı olur, her dediklerini yapar ve asla itiraz etmez.
Onların kendisini az önce tuzağa çeken, krize sokan ve döven siyah kıyafetli adamlar olabileceği aklına bile gelmez.













Yorumlar